4 Nisan 2020 Cumartesi

Deprem

Merhaba kelebek. Uzun zamandır yoktun. Noldu yine canın mı yanıyor? Yine canın canından mı çekiliyor? Bugünkü mevzu derin anlaşılan. Her zaman yazıları sigara yakıp bitiriyordun. Şimdi bir sigara yakarak yazmaya başla.
Günlerdir günün aydınlanmasını bekliyorsun uyumak için. Gözünden uyku aksa da uyumuyorsun kabuslarından kaçmak için. Sen hep kaçtın geceden zaten. Karanlık seni korkutuyor. Karanlıkta kalmak seni korkutuyor. Büyü artık. Kabus gördüğünde seni sarmalayacak kollar yok artık. Seni sarabilecek tek bir kol yok. Büyüyüp küçük kalbine söz geçirmelisin. Etrafındaki insanlar seni çok güçlü görüyor. Oysa nereden bilebilirler ki geceleri karanlıkta tek kalmaktan korktuğunu? Sahiden sen karanlıkta tek kalmaktan mı yoksa sessizlikte kendinle kalmaktan mı korkuyorsun?
Sen hep içine attığın senden korkuyorsun. Sen depremsin kelebek. İçine atıp susmadığında yıkıp geçiyorsun. Sen hep sadece kendinde kal. İçini hep içine aç. Sen sana acı vereni hep içinde tut. Unutma seni seven de sevmeyen de sana acı verenden vurur. Gerçi seni nerenden vururlarsa vursunlar hep acıya denk gelecek dimi? Her yanın acı değil mi?
Ağlıyorsun. Evet ağla çünkü insan güldüklerini değil ağladıklarını hatırlar. Hatırla ki bir daha aynı nedenden ağlama. Sen sarılınca geçer sandın hep dimi? Kim sarıp da saçlarını okşadı ki? Herkes senden en ufak bir sorun yaşadığında uzaklaştı. Oysa sarılıp saçlarını okşasalardı geçecekti.
Bir insan anlayamadı senin canının acısını. Ve şimdi bir kedi tüm insanlardan daha hisli olarak yanağını yanağına sürtüyor. Belki aklınca gözyaşlarını siliyor. Ona sarıl. Belki geçer. Sarılınca geçecekti ya.
Gün ağardı. Artık uyuyabilirsin. Uyu ve içinin sesini kıs.