18 Aralık 2019 Çarşamba
Yarım
İşte yine buradasın kelebek. Kendine tahammülün kalmadığında hep geldiğin gibi yine geldin buraya. Ve her zamanki gibi içinin sesini tuş sesleriyle bastırıyorsun. Sessiz bir odada tek duyduğun şey içinin sesi. Kalbin yok mu? Kalbinin sesi yok mu? Şuradaydılı bir cümle kurmaya yeltenme. Bırak kendini kandırmayı. Nasılsa biliyoruz ikimizde. Kalbinin varlığını hissetmeyeli uzun zaman oldu dimi? Bir sigara yak. Hızlı atsın, varlığını hatırlatır belki. Müzik aç. İçinin sesini tuş sesleri bastırmıyor. Sahi senin içinin sesini ne bastırıyor? Eskiden keman çalardın. İçinde tuttuğun çığlıkları onun atmasına izin verirdin. Peki ya sonra? Ona da kırıldın. Sana çok kötü zamanları hatırlattığını düşündüğün için bir daha eline bile almadın. İyi mi oldu şimdi? Bunları düşündüğün zamanlar nereden bilebilirdin ki çok daha kötü zamanlar geçireceğini. Pişman ol ama keşke deme diyerek yaptın bunu. Ama bak şimdi "son pişmanlık neye yarar" dediği yerdesin Müslüm Babanın. Pişman olduğun çok şey var biliyorum. Bazen de iyi yönünden bakmak gerekir. Bir o kadar da keşke demediğin şeyler var. Sen hep iyi yönünü bulmaya çalıştın olayların, insanların.. Sen hep bir daha geri gelmeyecek o bir dakikayı 60 saniyede koşmaya çalıştın. Zaten sen hep.. Ve sen hep artık hayal kurmayacağım dedikten sonra daha büyük bir hayalin peşinden koştun. Aptal. Daha kaç kere söylemem gerekiyor hayal kurma diye. Daha kaç kere söylemem gerekiyor her şey gibi hayallerin de yarım kaldığını? Her zaman yazılarını sigara yakarak bitiren sen şimdi dön de küllüğe bir bak. Sigaran küllükte yarım kaldı. Her şey gibi..
27 Ekim 2019 Pazar
Gökyüzü Griyken
Hangi rengin peşindesin gökyüzü griyken? Ah aptal kız. Ne güzel bırakmıştın hayal kurmayı,güvenmeyi. Maskeni takmıştın. Biri gelip maskeni düşürdü şimdi. Açtın içini, güvendin, değer verdin. Noldu şimdi? Beklentiye girdin. Yapmaman gerektiğini bildiğin halde. Küçük bir parçan var içinde hiçbir şey beklemediğini söylerken bile beklentiye giren. Koparıp atmalısın o parçayı. Yine içine atıyorsun. Canını yakan şeyleri şakaya vuruyorsun. Zaten sen hep böyleydin. Başkalarına taşmak yerine hep kendine sızardın. Kalbindeki sızı bu sızıntıdan olsa gerek. Kolay kolay canı yanmayan sen nasıl oldu da bu duruma geldin? Ruhunun kederinden gözlerin yaşla doldu.Ağlıyorsun derinden bilmem sana ne oldu?
Senin hiç dinmeyen acıların var. Yenisini ekleme onlara. Onlarla baş edebilmeyi öğrenememişken henüz, boş yere iş çıkarma başına. Müzik dinleme. Gönlüne hüzün veriyor. Şarap içme zihnine oyunlar oynuyor. En önemlisi hayal kurma. Yarım kalıyor. Onun hayal kurmak insanı diri tutar dediği zamandan beri hayal kuruyorsun. Şimdi aynaya bak. Dirilik nerede? Ruhun ölmüş senin. Yüzünün renginin atması üzülmekten ya da hüzünden değil unutma. Hep sigaradan. Ve yine.. Sigara demişken yakalım mı?
28 Nisan 2019 Pazar
Güvenme!
Güvenmek. Birine sonsuz güvenmek. Ne zaman bu hissi yaşasam sonunda üzülen ben oluyorum. Bunu bilmeme rağmen her defasında güveniyorum insanlara. Hey aptal! Üzüleceksin diyorum kendime, güvenme. Sonra bir bakıyorum hayatımın merkezine almışım güvenimi. Sonra ne mi oluyor? Bütün kırgınlıklarımla, hayal kırıklıklarımla o merkezde tek başıma kalakalıyorum. Düşüyorum. Düştüğümü sanıyorum belki de. Düşüyorduk uzaydan bakınca ama aslında yükseliyorduk dünyadan. Ne güzel bir şarkı sözü.. Yükseliyor muyum dünyadan? Her hayal kırıklığına uğradığımda büyüyor muyum? Büyüyorum elbette. Acı insanı büyütür. Daha önce de söylemiştim. Taze bir etsin sen dünyaya geldiğinde. Acı çektikçe içindeki ateş pişiriyor seni. Şimdi iyi pişmiş bir etim. Bu kadar acı yani bu kadar pişmek yeter. Fazla pişmiş kuru bir et olmak istemiyorum. Güvenme.. GÜVENME! Bir keresinde bir psikiyatr bana şunu söylemişti. Benim et benzetmemin bir başka hali. Dünyaya bir 100lük banknot olarak gelirsin. İnsanlar seni bozdurur, iki 50lik olursun. Harcanırsın. Harcana harcana azalırsın. Daha fazla harcanmamaya dikkat et. Yoksa yaşamının sonunda 5 paralık adam etmezsin. Ne kadar kaldım bilmiyorum. 5 paralık adam etmemeye ne kadar yakınım? Zaten tüm bu zırvalıklar benim sonsuz güvenmelerimle başladı. Ama artık yok. Gözü kapalı güvenmek yok. Başkalarının hatalarına göz yummak yok. Şimdi kalk. Bir sigara yak. Ve her üflediğinde sigaranı, içinde biriken acı ve hüzünde dumanla dışarı çıksın. Sigaran bittiğindeyse eski sen olma. Ve sen aptal kız! Asla bir daha birilerine sonsuz güvenme. Kapılarını sonuna kadar açma. Maskeli insanlardan nefret edersin biliyorum. Ama artık sen de maske tak. Kimse bilmesin içini, hislerini. Bilmesinler ki senin canını yakacak bir şey bulamasınlar. Hadi kalk. Sigaranı iç ve maskeni tak.
14 Nisan 2019 Pazar
Başlangıç
Başlamak.. Yazmaya başlamak. Bir şeylere hep başlamak. Sonunun olduğunu bile bile sürekli başlamak. Yaşamaya başlamak gibi. Sonu olduğunu bildiğin halde yaşamak. Tertemiz bir sayfa açıp en başından başlamak her şeye. Bazen düşünüyorum başlamak yerine bitirmeyi seçsek bazı şeyleri. Umut etmeyi mesela. Hayal etmeyi.. Hayata karşı isteklerimiz, inşallahlarımız ya da eyvallahlarımız olmasa. Belki insan daha kolay yaşar böyle. Kolay diye bir şey var mı gerçekten? Kolaylar bizim zor demekten korktuklarımıza verdiğimiz isimler mi yoksa? Bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum gerçi. Az bilince daha iyi oluyor gibi. Kulaklarını kapayınca bazı şeylere ve tabii gözlerini de daha iyi oluyor. Görmüyorsun, duymuyorsun. Bilmek istemediklerini bilmiyorsun. Ya da sen bilmediğini sanıyorsun. Zaten ben hep sanarak yaşadım. Onu öyle sanarak, bunu böyle sanarak. Sandıklarımın ne kadar yanlış olduğunu anladığımdaysa büyüdüm. İnsan bir gün de büyürmüş. Ben de büyüdüm. Bir yaz günü, tam üniversiteye geçeceğim yaz büyüdüm. Bir şarkı var 'BİR YAZ GÜNÜ BİR YAZ GÜNÜ HİÇ BU KADAR ÜŞÜDÜN MÜ?' Üşüdüm.. İnsan üzüntüyle büyür. İnsan hayatta en çok sevdiği insan için üzülürse o zaman büyür. O da büyüdü. Annemle babamın küçük çocukları o yaz birkaç yaş birden büyüdü. Olsun. O iyi olduğu sürece ben büyümeye razıyım. O asla benim ona olan sevgime inanmadı. Yine olsun inanmasın. Sevgisini bana karşı hiç belli etmese de içinde bir yerlerde onun da beni sevdiğini biliyorum. Çünkü ne olursa olsun insan kardeşini sever. İnsanın canını en çok ailesi yakıyormuş. Ailenden de içinde bulunduğun durumlardan da kaçamazsın. Biliyorum. Kaçmak bir çözüm mü? Elbette değil. Kaçtığını sandığın şeyler senin kanında, beyninde dolaşırken neyden ne kadar kaçabilirsin ki? Saçmalama kelebek. Kaçmak kendini kandırmaktır. Bir çocuğu bu son kaşık diye kandırmak gibi. Tüm bu gerçekleri bilmeme rağmen hala bir sorun karşısında kaçmak istiyorum. Koşarak uzaklaşmak.. Bir itiraf. Bazen kaçıyorum. Koşmaya başlıyorum. Dizlerimde derman olmadığını bildiğim halde koşuyorum. Sonunda tökezleyip düşeceğimi bildiğim halde koşuyorum. Üstelik nefesim de yetmiyor. Hep sigaradan bunlar. Sigara demişken, yakalım mı?
14.04.2019
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)